DERİ
Vücudumuzun en üst tabakasıdır. Vücudumuzun 2 metrekarelik alanını kaplar. Vücudumuzu dış etkenlere karşı koruyan dokunma duyu organımızdır.
Deri; cisimlerin sert, yumuşak, sıcak, soğuk, düz ya da pürüzlü olduğunu algılamamızı sağlar.
DERİNİN GÖREVLERİ
1. Vücudu dış etkenlere karşı korur.
2. Dokunma, sıcak, soğuk ve ağrı duyularını alır.
3. Vücut sıcaklığının sabit kalmasını sağlar ve su kaybını önler.
4. Ter salgılayarak, zararlı maddelerin vücuttan dışarı atılmasına, boşaltıma yardımcı olur.
5. Gözenekler yardımıyla gaz alış verişi yaparak, solunuma yardımcı olur.
Derinin yapısını iki kısımda inceleyebiliriz;
1- ÜST DERİ (EPİDERMİS):
Üst üste sıralanmış, çok katlı epitel doku hücrelerinden (yassı epitel) oluşmuştur. İki tabakadan oluşur;
A) Korun (Boynuzsu) Tabaka: Bu tabakayı oluşturan epitel doku hücreleri ölüdür. Ölü hücreler zamanla, keratin denilen boynuzsu bir maddeye dönüşür. Bu tabaka ovalandığı veya yıkandığı zaman pul pul dökülür. Saçlardaki kepekler de ölü hücrelerdir. Üst derinin üst kısmını oluşturan korun tabakada sinirler ve kan damarları yoktur. Bu tabaka, vücudu, dış etkilere karşı korur.
B) Malpighi Tabaka: Korun tabakanın altında, canlı hücrelerden ibaret, tek sıralı epitel doku hücrelerinin oluşturduğu tabakadır. Malpighi tabakası, canlı hücrelerden oluştuğu için bölünme yeteneğine sahiptir ve zamanla ölen hücrelerin yerini alacak hücreleri oluşturur. Ayrıca, malpighi tabakasında deriye renk veren pigmentler (melanin) bulunur. Beyaz ırkta pigmentler azdır.
Kıl, tırnak, süt ve yağ bezleri de üst deriden oluşur.
2- ALT DERİ (DERM):
Girintili ve çıkıntılı bir yapıyla, üst deri ile birleşmiştir. Alt deri, üst deriden daha kalınca bir tabakadır. Burada yağ bezleri, ter bezleri, kıl kökleri, kıl (ürperme) kasları, duyu cisimcikleri (basınç, sıcaklık, dokunma), kan damarları ve sinirler bulunur.
Alt deride yer alan duyu cisimcikleri, deriye eşit olarak dağılmamışlardır. Örneğin, parmak uçları ve dudaklarda daha yoğun, el ve ayak tabanında ise diğer bölümlere göre daha az sayıda duyu cisimciği bulunur.
Ter Bezleri: Bir kanalla üst deriden dışarıya açılır. Ter bezlerinin dışarıya açıldığı bu noktalara gözenek denir. Ter bezleri, ter adı verilen bir salgı salgılarlar. Terin yapısında su ve artık maddeler (karbondioksit, madensel tuzlar) bulunur.
Kıl Kökü: Alt deride yer alan kıl kökleri, damarlar ile beslenir. Bu nedenle kıllar sürekli olarak uzar. Derinin altında kalan kıl kökünün deri yüzeyindeki uzantılarına kıl denir.
Duyu Cisimciği: Duyu cisimcikleri, dokunma sonucu oluşan algıları alarak, duyu sinirleri ile beyne iletir.
Üst Derinin alt kısmında, deri altı tabakası adını verdiğimiz yağ tabakası bulunur. Yağ tabakası, yağ moleküllerinden oluşmuştur. Vücudu basınç, çarpma, sonucunda ezilip zedelenme gibi dış etkenlere karşı korur. Ayrıca vücudun ısı kaybını önleyerek, vücudun sıcaklığının korunmasını sağlar. Deri altı tabakasındaki yağ moleküllerinin sayıca artması veya genişlemesi, kişilerin şişmanlamasına neden olur.
CİLT TİPLERİ
KURU CİLT: İnce bir üst deriye sahip, gözenekleri ufak ve kapalı cilt tipidir.
Ancak yağ salgılanması normalin altında olduğu için görünümü mattır ve pul pul kalkmalar görülür. Cilt gergindir fakat çabuk kırışır.
Kullanılacak ürünler: Süt tipi temizleyici, alkolsüz tonik, yağ içerikli nemlendirici, besleyici gece kremi, göz çevresi kremi ve nemle yağ depo edici maskeler.
NORMAL CİLT: Görünümü şeffaf, gözenekleri kapalı, lekesiz ve problemsiz bir cilt tipidir.
Hafif bir bakımla doğal güzelliğini korur.
Kullanılacak ürünler: Süt tipi temizleyici, Alkol oranı normal bir tonik ve Su içerikli hafif bir nemlendirici.
KARMA CİLT: Alın, burun ve çene bölgeleri yağlı bir cilt tipidir.
Yani yüzde T şeklinde bir yağlanma görülür. Yağlı olan kısımlarda siyah nokta, yağ butonları, açık gözenekler bulunabilir. Yanaklardaki gözenekler ise kapalıdır.
Kullanılacak ürünler: Süt tipi temizleyici, düşük alkollü tonik, cildin durumuna göre nemlendirici ve eğer gerekiyorsa göz çevresi için krem.
YAĞLI CİLT: Görünümü parlak ve yağlı, gözenekleri açık bir cilt tipidir.
Gözeneklerin içi genellikle dolu, siyah noktalı ve sivilceli olabilir. Yağlı cildin akne problemini önlemek için çok dikkatli bir günlük temizlik programı uygulanmalıdır.
Kullanılacak ürünler: Jel tipi temizleyici, alkollü tonik, su içerikli nemlendirici ve sarkmayı önlemek için temizleyici ve sıkıştırıcı maskeler.
CİLT OLGULARI
SİVİLCELİ YAĞLI CİLT
Sivilce, siyah nokta ile kapalı olan gözeneklerden fazla yağ salgısının dışarı çıkamayıp, olduğu yerde birikmesiyle oluşur. Yağlı ciltlerde kullanılacak ürünlerin özenle seçilmesi şarttır.
Kullanılacak ürünler: Antiseptik sabun (kükürt, kafur, katran içeren ürünler).
HASSAS YAĞLI CİLT
Genişlemiş gözenekler, zaman zaman kırmızı lekeler görülür. Hassasiyetinden pul pul kalkabilir. İç ve dış etkenlere karşı duyarlıdır. Kaşıntı ve yanma görülebilir.
Kullanılacak ürünler: Süt tipi temizleyici, kesinlikle alkolsüz tonik, alerji giderici kremler ve genelde cildin susuz yapısı olduğu için su içerikli hafifnemlendiriciler.
OLGUN CİLT
Hücrenin yaşam ritminin yavaşlaması sonucu oluşan bir cilt tipidir. Ölü hücreler kat kat yığılarak sonuçta cilde kaba bir görünüm verir. Yağ hücrelerinin daha yavaş çalışmaları ise derin çizgilere ve gevşemeye neden olur. Sürekli bir nemlendirici kullanılmazsa deri kurur ve kırışır.
Kullanılacak ürünler: Kipozom ve vitamin E içeren kremler, alkolsüz tonik, alerji giderici kremler ve genelde cildin susuz bir yapısı olduğu için su içerikli hafif nemlendiriciler.
CİLT YAŞLANMASI
Cildin nasıl yaşlandığını bilirsek önlemek ve düzeltmek için ne yapacağımızı da biliriz.
Üst derideki yaşlı hücreler zamanla ölür ve dökülür. Yerine daha aşağıdan gelen genç hücreler geçer, bu döngü ortalama ayda bir kez olur. Yaşlanma ile birlikte bu döngü yavaşlar. Eski hücreler yenilenmez ve atılamaz, cilt daha pürüzlü kaba ve nemsiz olur.
Daha alttaki deri bölümü hyalüronik asit, kollajen ve elastin liflerden oluşur. Bunlar cildin sıkı, gergin ve elastik olmasını sağlar, yaşlanma süreciyle birlikte kollajen ve elastik lifler azalır yapısı bozulur. Cilt sarkar, incelir kırışıklıklar ve çizgiler oluşur.
Daha aşağıda cilt altı yağ dokusu bulunur. Zamanla yağ dokuda da azalma olur cilt dolgunluğunu kaybederek sarkar. İleri dönemlerde kemik yapıda da bazı değişiklikler olur.
Yaşlanan ciltte incelme, renk değişiklikleri, kırışıklıklar, sarkmalar, deri tümörleri, kılcal damarlarda artış, kuruluk ve donuk görünüm izlenir.
İki tip çizgi bulunur.
Dinamik çizgiler gerçek kırışıklık değildir. Yüz ifade çizgileridir. Kaş çatma ve gülme sırasında oluşur. Zamanla üstteki cildin de özelliklerini kaybetmesiyle kalıcı hale gelir. Bu çizgiler erken dönemde botox tedavisiyle düzeltilebilir.
Statik çizgiler gerçek çizgilerdir, yüzünüz hareketsizken bile sizinledir. Bunları dolgu maddesi enjeksiyonu ve cilt yenileme yöntemleriyle düzeltmek mümkündür.
20’li yaşların sonlarına doğru ciltteki kollajen ve elastin miktarı azalmaya başlar.
30’lu yaşlara geldiğimizde çocukluk yıllarının geride kaldığını ilk yaşlanma izlerinin başladığını görürüz. Kaşlar biraz aşağı iner, göz altında şişlikler başlar. Alın, göz ve ağız çevresinde ifade çizgileri oluşur. Boyunda hafif yağ toplanması olabilir.
40’lı yaşlarda 30’lu yaşlardaki değişimlere ek olarak kollajen ve yağ doku kaybına bağlı yanakta çökmeler belirginleşir, elastikiyet azalır. Burun kenarlarında, göz çevresinde çizgiler oluşur. Ağız kenarları aşağı doğru sarkar. Ciltte lekeler, kılcal damar genişlemeleri ve kuruluk başlar. Gözenekler genişler.
50’li yaşlar ve sonrasına gelindiğinde tablo daha da şiddetlenir. Kollajen kaybına bağlı sarkmalar artar, kırışıklıklar derinleşir. Kemik yapıda da bozulmalar başlar.
İki tip cilt yaşlanması vardır:
1. Genetik faktörlerle belirlenen iç yaşlanma
Anne ve babadan geçen genetik olarak programlanmış yaşlanmadır ve değiştirilemez. Herkeste farklı oranda görülür, bu nedenle aynı yaştaki iki kişide tamamen farklı şekilde cilt yaşlanması görebiliriz.
2. Çevresel faktörlerle belirlenen dış yaşlanma
Bu tip yaşlanma cilde dıştan zarar veren etkenlerle oluşur ve normal yaşlanma sürecini hızlandırır. Çevresel yaşlanmada en önemli faktör güneş ışınları (foto-yaşlanma)dır. Güneş ciltteki kollajeni bozar, lekelere ve cilt kanserine neden olur. Ayrıca sigara kullanımı, kötü beslenme, ilaçlar, yanlış kozmetik kullanımı, alkol ve madde bağımlılığı, stres, hormonal bozukluklar, metabolik ve sistemik hastalıklar deri yaşlanmasını hızlandıran faktörlerdir. Bu tip yaşlanma bazı önlemler alınarak engellenebilir.
İki yaşlanma farkını vücudunuzda görmek isterseniz güneş görmeyen kapalı bölgenizdeki cildinizle, el cildinizi karşılaştırın. Kapalı bölgelerde yaşlanma daha çok iç yaşlanmayı açık bölgelerdeki yaşlanma ise dış yaşlanmayı gösterir. Yaşlanma sürecinin %20’sini iç yaşlanma, %80’ini çevresel faktörlere bağlı dış yaşlanma oluşturur.
A VİTAMİNİ
Bu vitaminin eksikliği kuruluk, tuhaf görünüm, kaşıntı ve diğer cilt sorunlarına neden olur. Cildin kuruluğunu önlemek, cildin esnekliğini arttırmak, kırışıklıkları azaltmak ve yaşlanmayı yavaşlatmak için, vücudun yeterli miktarda A vitaminine ihtiyacı vardır. A vitamini yönünden zengin sebze ve meyveler yemek önemli fark yaratsa da, vitaminin cilt yüzeyinde kullanımı daha verimli sonuçlar yaratır. Bu vitamini kapsayan kremler kullanmanın sedef hastalığının tedavisinde, akne ve kırışıklıklara olumlu etkileri olduğu görülmüştür. ,
C VİTAMİNİ
Cilt için iyi olan vitaminler listesinde; güneşin zararlı etkilerine, dumana ve kirliliğe karşı en güçlü silahlar arasında yer alan diğer bir faktör antioksidandır. Güçlü bir antioksidan olarak vitamin C, vücudun, serbest radikallerin yarattığı hasarı azaltmasına yardım eder (serbest radikaller, vücutta çok yüksek enerjili, çılgınca hareket eden zerreciklerdir). Kolojen (çözünmeyen protein lifleri) ve elastin (bir tür protein), cilt yapısını koruyan ve cildin esnekliğini sağlayan bileşimlerdir. Bu gerekli bileşiklerin serbest radikaller tarafından yok edilmesi, kırışıklıklara ve erken yaşlanmaya neden olur. Yani vücutta C vitaminini etkin kılmak için, çok çeşitli besinler ve C vitamini destekleri almak (günlük 500 ile 1000 miligram), sadece bağışıklık sistemini güçlendirmez, aynı zamanda serbest radikallerin yarattığı hasarları da onarmaya yardım eder.
E VİTAMİNİ
Vitamin E, güneşe maruz kalmanın zararlı etkilerini bertaraf eden potansiyel antioksidanlardan birisidir. Bir çalışmada, bu vitaminden 400 birim alanların, güneş hasarları ve cilt kanserine neden olan hücre gelişimi risklerinin daha düşük olduğu gösterildi. Lokal habis tümör, cilt kanserinin yaygın bir türüdür ve bazı çalışmalar bu bozukluğun, E vitamininin A vitamini ile birlikte verilmesiyle yüzde 70’ e kadar azaltılabileceğini ortaya koymuştur. E vitamini, vitamin C ile birlikte kullanıldığında ise, güneş hasarlarına karşı daha etkili olur. Düzenli ve yeterli E vitamini alanlar daha yumuşak ve daha gergin bir cilde sahip olurlar; kuru ve pürüzlü cilt sorununu seyrek olarak yaşarlar.
K VİTAMİNİ
Vitamin E’nin yanı sıra, cilde en iyi gelen vitaminlerden biri de vitamin K’dır. Koyu renk halkaların tedavisi için kullanılan ürünlerde yaygın olarak bulunur. Kanı pıhtılaştıran bu vitamin araştırıldı ve benekli renklenme, tüm cilt renk değişiklikleri, bereli görüntü ve gözaltı şişkinliklerinin bakımına yardım ettiği görüldü. Tavsiye edilen doz, yetişkin erkekler için 80 ve kadınlar için 65 miligramdır. Birçok insan K vitaminini A vitamini ile birlikte kullandığında, K vitaminini tek başına kullandığından daha fazla fayda görmüştür.
B7 VE B3 VİTAMİNİ
Vitamin B7 ya da diğer bir deyişle biotin, cilt, saç ve tırnak için en iyi vitamin olarak bilinir. Vücutta bu vitaminin eksikliği, cilt kızarıklıklarına, kuruluğa, kaşıntı ve cildin grileşmesine neden olur. Biotin içeren krem kullananlar sağlıklı ve parlak bir cilde sahip olurlar. Niasin, yani B3 vitamini, cildin nemini korumasına yardımcı olur. Bu da cildin dolgun ve daha genç görünmesini sağlar. Vitamin B3 ayrıca kuru ve tahriş olmuş ciltleri idare etmekte de faydalıdır. Biotinden yana zengin yiyecekler kabuklu yemişler, yumurta sarısı, kepek, yulaf, arpa, soya, karnabahar, karaciğer ve bira mayasıdır.
BB CREAM VE CC CREAM ARASINDAKİ FARKLAR
BB (Blemish Balm)Kremler 1960 yıllarda Alman bir dermatolog tarafından geliştirilmiş olup ameliyat veya kimyasal peelinglerden sonra hastaların yüzlerini korumak için kullanılırmış.
Daha sonra 80’lerde Uzakdoğu piyasasına giriş yapan BB kremler güneş koruması ve cildi beyazlatma sebebiyle satılan ve kullanılan ürünler haline gelmiş. Eğer Uzakdoğu üretimli markaların BB kremlerini kullanıyorsanız içinde cilt beyazlatıcı bileşenler olduğunu görebilirsiniz.
FARMASİ DANIŞMANINIZ
YASEMİN KAMBUR YAMAN
0539 705 16 24
BB Kremler, fondötenlerle çok sık karıştırılmaktadır. Aslında BB kremler fondötenlere oranla daha hafif renkli nemlendiricilerden ise daha yoğun bir etkiye sahiptir.
Şu an piyasada bulunan BB kremlerin hepsi, 15 ya da 30 faktörlük güneş korumasına sahipler. Renk verme özelliğine sahip olduğu için kullanım miktarına dikkat etmek gerekiyor.
Sırf güneş koruma özelliği olduğu için yüzünüze bolca sürmeniz hoş olmayan bir görüntüye sahip olmanızı sağlayabilir.
BB Kremin markalara göre değişen renk seçenekleri vardır.
Ten renginize en uygun olanı seçtikten sonra uygulama için makyaj süngeri ya da fondöten fırçaları kullanabilirsiniz. Süngerle yapılan uygulamayı tavsiye ediyoruz. Fırça ile uygulama yapıldığında yüzde çizgi çizgi fırça izi kalabiliyor.
CC (Color Corrector) kremler yüzdeki renk eşitsizliğini gidermek ve daha çok dolgun ve kızarık ciltler için kullanılmaktadır. BB kremle aralarında yok denecek kadar az bir fark vardır. BB kremlerin içeriğinde renk eşitsizliğini düzenleme özelliği vardır ama CC kremlerde bu özellik biraz daha yoğundur.
Markalara göre renk değişikliğine sahip CC kremler, bazılarında ten rengi iken bazılarında beyaz/gri olabiliyor. Uygulandıktan sonra cildin rengini alarak eşitsizliği gideriyor.
Güneşten koruma etkileri de aynı BB kremlerdeki gibi mevcut fakat bu da markadan markaya değişiyor.
Bunun için, alırken ürün içeriklerine dikkat etmeniz gerekiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder