DELİ BAL; Türkiye’de Karadeniz bölgesinde bin 800 metre yükseklikteki ormanlık alanlarda yetişen, literatürdeki adı “rhododendron pontica” olan ve halk arasında “dağ gülü” olarak bilinen bitkinin pembe renkli çiçeklerinin arılar tarafından toplanan nektarın kovana yerleştirmesi ile olmaktadır.
Halk arasında da bilindiği üzere çok güçlü olan bu bal, kişiden kişiye farklı etki göstermesine rağmen genelde 1-2 çaY kaşığından fazla yendiği takdirde BAL TUTMASI denilen hadise gerçekleşmektedir ve eğer hastaneye görürülmediği takdirde üzücü sonuçlara yol açabilmektedir. Deli balın zehirliliği çok eski çağlardan beri bilinmektedir. Atinalı Ksenofon, ‘Anabasis’ isimli eserinde, M.Ö. 400 yıllarında bu bölgeden geçen Grek ordusundaki askerlerin bu baldan zehirlendiğini anlatmaktadır. Orman gülü türlerinin, dolayısıyla deli balın zehirliliği, taşıdığı grayanotoksinlerden kaynaklanmaktadır. Zehirlenme belirtileri; balı yedikten 30 dakika ile 2 saat sonra mide bulantısı, kusma, şiddetli hipotansiyon ve kalp ritminin 60’dan aşağıya düşmesi ve beyne yeterli kan gitmemesine bağlı olarak, hastanın bayılması şeklinde görülür. Deli bala bağlı zehirlenme, terleme, sersemlik, çift ve bulanık görme, tükürük bezlerinin fazla çalışması durumudur. Hastalarda kalpte hiçbir elektriksel aktivitenin görülmemesi gibi durum da görülebilir. Uygun destek ve tedavi genellikle başarılı sonuç verir. Bal zehirlenmesinde alınan balın miktarı ile ilişkili olarak hafif semptomlardan hayatı tehdit eden ciddi semptomlara kadar geniş bir semptomlar zinciri görülebilir. Tedavi semptomlara göre yönlendirilir. Bu nedenle aslında bu zehirlenmenin tedavisi de iyi bir hasta hikayesinin alınmasına bağlıdır.
FARMASİ DANIŞMANINIZ
YASEMİN KAMBUR YAMAN
0539 705 16 24
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder